"Eğer gördüğün bir reklamla ilgilenmiyor veya reklamı beğenmiyorsan muhtemelen hedef kitle sen değilsindir."
Reklamcılık ve üst çatısı olan Pazarlama, her mesajın ardında sayfalarca kurgu olan derin bir dünyadır. Bu dünyada her şeyin ve daha önemlisi herkesin bir gün değişeceği bilinir. En güçlü fikirler, en tutkulu dünya görüşleri, en eski alışkanlıklar, kalbin bağlandığı her şey değişebilir.
Değişimin en bilinen yöntemi olumlu yönde iknadır. Türlü argümanlarla, ünlü bir şarkıcının piyasaya sürülen yeni bir ürünü kullanmasıyla, bir duayenin köşesinde yazmasıyla, satın alınan retweetlerle, beğenilerle, kurgusal intihar girişimini önleme senaryolarıyla insanlar birilerini, saygın olduklarına, fikirlerinin değerli olduğuna, ürünlerinin kaliteli olduğuna, güven veren bir lider olduğuna ikna etmeye çalışır. Oysa en etkili düşünce/davranış değiştirme yöntemi ikna değildir. En radikal değişimleri ikna sağlamaz.
Kökten değişimin en kuvvetli yolu çatışma (conflict) yaratmaktır. Kalbimizdeki çatışmaya gelmeden evvel bunu biraz açalım: siyasi kampanyalar çatışmadan çokça yararlanır. Önce inandığımız bir liderin yolsuzlukları, adaletsizlikleri gözler önüne serilir. Bu durum, inandıklarımızla çatışmasın diye başta inkar etmeyi seçeriz. Yolsuzluklar belgelenince yine çatışmayı dindirmek için önce haber kaynağını yalanlar, sonra "olsun, kim yapmıyor ki" deriz. Bunlar tekrarlandıkça içimizdeki çatışma kızışır. Bu zor bir andır çünkü lideri sevme nedenlerimizle onun yaptıkları tamamen farklıdır ve artık karar vermek zorundayızdır. Sonuç olarak içimizde çatışmaya sebebiyet veren lideri terk ederiz.
Sistemin mesajı, inanılan değerlerin bu dünyaya uygun olmadığı, kendisine karşı koydukça mutlu olunamayacağı yönündedir. Adanmış bir marksist piyasaya girip iyi paralar kazanamaz. Dindar bir mormon veya müslüman serbest bir cinsellik yaşayamaz. Bunun için evlenmesi, evlenmek için para kazanması ve emekçi söylemlerini unutması gerekir. Yaşadığımız hayatın çatışmalarla dolu olduğu dizilerle, reklamlarla, idealist olmayan milyonlarca insanla zihnimize girer. Milyarca dolar büyüklüğünde bir endüstriye rağmen değerlere sadık kalmak, bir nevi kahraman olma anlamına gelir.
Bunun tersi de mümkündür: hayatın anlama dair bazı noktaları da tüketimin sunduğu mutluluk vaadi ile çatışma halindedir. Bunu sistemin içindeyken yakından bilip daha sonra kendini ideallere, dine veya hayırseverliğe adayan, anlam arayışında varlıklı insanlar vardır. Kiminin anlam arayışı sancılıdır ve bunlar da çatışmayı dindirme yollarıdır.
Öyle veya böyle çatışma; fikirleri, eylemleri, alışkanlıkları ve pek çok şeyi değiştirme gücündedir. Değerli addettiğimiz biri kalbimizi kırdığında önce bunda hikmet arar, tekrar kırınca yanlış anladığımızı düşünür, gözlerimizin içine baka baka bunu yaptığında bu kanlı çatışmadan çıkmak isteriz. Çatışma insan hayatına tehdittir, insan yaşamak ister. Ve kalp çatışmayı sevmez.
bb
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder